
Füze Savaşlarına Karşı Demokrasi: Halkın Silahı!
Ortadoğu'da gerilim tırmanırken, "Nasıl yönetiliyoruz?" sorusu her zamankinden daha kritik hale geliyor. Ellerindeki füzelerle güç gösterisi yapanların, savunma adı altında topyekûn imha siyasetine yönelmesi, sadece bölge için değil, tüm dünya için büyük bir tehlike arz ediyor. 21. yüzyılda, ülke topraklarını işgalsiz ele geçirme amacıyla birbirine füze atan devletlerin savaşı, kapitalizmin yeni bir savaş yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.
Füze Gücü ve Halkın Yükü
Tarih boyunca ekonomik yapılanma ile savaşma gücünün paralel ilerlediği bilinen bir gerçekti. Ancak günümüzde, ordunun asker sayısından ziyade füze gücü ön plana çıkıyor. Ekonominin füze odaklı örgütlenmesi, halkın sırtına binen yükü farklı bir şekilde artırıyor. Artık savaş, askerler üzerinden milli duyguları kabartmak yerine, hangi tip füzelere, insansız hava araçlarına (İHA) sahip olunduğu gibi teknolojik üstünlükler üzerinden yürütülen bir çılgınlığa dönüşüyor. Savaş cephesi, şehirlerin tam ortasına taşınmış durumda. Hava saldırıları, işgal öncesi hazırlık olmaktan çıkıp, ülkelerin topyekûn sıcak savaşın içine sürüklenmesine neden oluyor.
Savaşın Yeni Yüzü: Halkın Sığınak Mücadelesi
Bombalarla halkın desteğini kaybetmiş yönetimleri devirme taktiği, günümüz savaşlarının temel stratejisi haline geldi. Halkın çocuklarını cepheye sürme dönemi sona ererken, siviller sığınaklarda yaşam mücadelesi vermek zorunda kalıyor. "Kaç füzen var?" sorusu yerine, "Halkın kaçı sığınaklara girebiliyor?" sorusu daha anlamlı hale geliyor. Ülkeler savaş meydanına dönüşürken, halkın doğrudan etkilendiği bu yeni savaş türüne karşı itiraz seslerinin yükselmesi gerekiyor.
Demokrasi: Halkın En Güçlü Silahı
Füzelerin yarıştırıldığı bir dünyada, halkın ne istediği büyük önem taşıyor. Savaşların şehirlerde yoğunlaşmasıyla birlikte, toplumun yönetime "dur" diyecek tek silahının demokrasi rejimini güçlendirmek olduğu daha net anlaşılıyor. Bu durum, yönetenlerin elinde silah gibi kullanılan ulusalcı duyguları kabartarak, son çareyi savaşta gören saldırganlık ruhu ile artan rekabeti de sona erdirebilir. Artık savaşı, "savaşa dur" diyerek demokrasi talep eden halk kazanmalı. Çünkü yaşadığımız kapitalist dönemin kaderini değiştirecek ve savaş tehdidini bertaraf edebilecek en güçlü silah budur.
- Savaşların şehirlere yönelmesi karşısında buna dur diyebilecek tek çare demokrasidir.
- Halkın iradesini tam yansıtacak bir demokrasiye ihtiyaç vardır.
- Demokrasi, savaş tehdidini ortadan kaldırabilecek en güçlü silahtır.
Aksi takdirde, gerek bölgesel gerekse topyekûn dünyayı saracak bir savaşın sonunda zarar gören yine halklar olacaktır. Siperlere atılan bombalarla asker değil, halkın kendisi hedef alınmaktadır. Savaşların şehirlere yönelmesi karşısında buna dur diyebilecek, bu tehdide boyun eğmemeyi sağlayacak tek çare, halkın iradesini tam olarak yansıtacak bir demokrasidir.