14 Mayıs 2025 Çarşamba

Çin'den Plastik Kova Almayın! Ticaret İstilasının Sınırı Yok Mu?

ABD'nin Hollywood, fast-food, moda ve müzikle kurduğu kültürel hegemonyaya karşı Çin, uzun yıllardır sessiz ve derinden bir meydan okuma içinde. Ancak bu meydan okuma farklı bir alanda ve yöntemle gerçekleşiyor. Çinliler, küresel çaptaki kültürel ve hediyelik ürünler pazarını ele geçirdi. Yaklaşık 30 yıl önce fason üretim ve ucuz iş gücüyle anılan Çin, artık birçok alanda ekonomik bir güç. Bunu başarmak için özellikle 2000’li yıllardan itibaren deyim yerindeyse hissettirmeden sürdürdüğü bir genişleme politikası uyguluyor. Dünya Ticaret Örgütü rakamlarıyla Çin, 3,5 trilyon dolarla dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda ve 992 milyar dolarlık dış ticaret fazlasına sahip. Asya devinin son 30 yılını inceleyenlere göre, bu başarının en önemli nedenlerinden biri de Çinlilerin küçük-büyük kârlara bakmadan hemen her alanda üretime yönelmesi.

Çin'in Ufkun Ötesindeki Ticaret Stratejisi

Birçok ülkenin uzun yıllar boyu üretmeye pek de yanaşmadığı çatal, bıçak, plastik kova, koli bandı, bijuteri eşyası ve magnet gibi ufak tefek ürünlerle dünyayı adeta fethettiler. Ucuz iş gücü ve ham madde avantajından yararlanan Çinli şirketler, yerküre üzerinde ayak basılmadık yer bırakmadan ürünlerini pazarladılar. Kimi zaman Avrupa’daki gelişmiş ülkelere kimi zaman da Afrika’nın en yoksul bölgelerine ulaştılar. Çinliler bu ticaret seferlerinde kültürleri de tanıdılar. İşte tam da bu noktada geleneksel unsurları öğrenerek, kimsenin ‘hayır’ diyemeyeceği her zaman talebi olan cazip mallar ürettiler.

İslam dünyasının son yıllarda çok sık kullandığı zikirmatik, Ezan okuyan duvar saati, kıbleyi gösteren pusula gibi inovatif ürünler hep Uzak Doğu menşeili olarak hayatımıza girdi. Çinliler bununla da yetinmeyerek seccade ve haşema gibi örneklere bile yöneldiler. Hristiyanlar için hemen her Noel döneminde kullanılan ürünlerin çok büyük bir bölümü yine Güneydoğu Asya’dan ilgili ülkelere ulaştırıldı. Hatta Pandemide Çin’den sevkiyat kesilince Avrupa Birliği (AB), Noel için hediyelik ürünlerini Türk şirketlerinden sipariş etmek durumunda kaldı. Uzak Doğulular, ülkelerin geleneksel ürünlerine de yöneldi. Afrika’dan kabile sembolleri, Rusya’dan matruşka, Türkiye’den tesbih Çinli işletmeler tarafından ihraç edilir oldu. Bu durum rakamlara da yansımış durumda.

Magnetlerden Cezvelere: Çin Malı Her Yerde

Züccaciyeciler Derneği’nin 2024 raporuna göre, 300 milyar dolarlık küresel züccaciye ürünleri ihracatının yarısı yani 150 milyar dolarlık kısmı Çin tarafından yapıldı. Benzer şekilde dünya hediyelik eşya ticaretinin yüzde 46’sının altında onların imzası var. Küresel çaptaki Çin istilasının en önemli örneklerinden biri olarak magnetler gösteriliyor. Yurt dışında anı olarak satın alınan magnetlerin yüzde 80’inin Çin’den geldiği ifade ediliyor. Yani Portekiz’in başkenti Lizbon veya Suudi Arabistan’ın Riyad şehirlerinden aldığınız bir magnet Uzak Doğu’dan geliyor. Çinliler bu başarıyı çoğu ülkenin kârlı bulmadığı ve ucuz sayılabilecek kültürel ürünleri taklit yoluyla elde etti. Çin ayrıca, yıllık yaklaşık 200 bin tonluk nadir toprak mıknatıslarının yüzde 90'ını üretiyor. Bu yüzden buzdolabı magneti başta olmak üzere hediyelik eşya ve mutfak ürünlerinde önemli bir üstünlüğe sahip.

Züccaciye ürünleri arasında yer alan kandil lambaları, ibrik, Türk kahvesi fincanı ve hatta cezvelerinin bir bölümü Çin’den ithal ediliyor. Aydınlatma, promosyon ürünü, züccaciye ve mobilya gibi sektörlerin temsilcileri ise Çin’e karşı verdiğimiz dış ticaret açığının azımsanmayacak bir bölümünün bu tarz ufak tefek ürünlerden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Aslında Türkiye olarak iç pazarda rahatça üretebileceğimiz tekstil, bijuteri veya züccaciye ürünlerini daha uygun fiyatlı olduğu için Çin’den alıyoruz. Hatta bazı yerli üreticiler, maliyetlerdeki avantaja rağmen yurt içindeki imalata yönelmiyor.

Türkiye Ne Yapmalı? Yerli Üretimi Teşvik Zamanı!

Çinliler, kültürel ürünlere dayalı üstünlüklerini her alanda gösteriyor. Son olarak, namaz kılarken rekat sayısını şaşıranlar için 'Rekatsayar' cihazları da piyasaya sürdüler. Türkiye'nin içeride üretebileceği malları Çin'den sürekli ithal etmesi de rakamlara dış ticaret açığı olarak yansımaya devam ediyor.

2024’ün Ocak-Aralık döneminde dış ticaret açığı yüzde 22,7 azalarak 106 milyar 339 milyon dolardan, 82 milyar 165 milyon dolara geriledi. Geçen yıl ithalatta ilk sırayı Çin aldı. Türkiye’nin Çin ile ticarette verdiği açık, 2024 yılında 42 milyar doları buldu. Bu 82 milyar dolarlık dış ticaret açığımızın yarısından fazla. Türkiye aleyhine oluşan devasa ticaret dengesizliğini kırmak için yurt içinde üretemediğimiz mallara vergi getirilmesi tartışılıyor. Züccaciye, tekstil ve plastik gibi sektörlerde yerli üreticiyi teşvik edip, ithalatı caydırıcı önlem alınmasının gerekli olduğu söyleniyor. Türk ihracatçısının Çinlileri örnek alabileceği ifade ediliyor.

  • Sanayicide faiz ve Çin baskısı
  • Köşeye sıkışan Çin daha tehlikeli
  • İş dünyasında Çin endişesi
  • Çin istilasına karşı yerli üretimi koruma zamanı

Çin'in küresel ticaretteki bu agresif yükselişi, sadece ekonomik bir başarı hikayesi değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümün de işareti. Türkiye'nin bu rekabette ayakta kalabilmesi için, yerli üretimi teşvik etmesi, inovasyona yatırım yapması ve tüketici alışkanlıklarını bilinçlendirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, plastik kovadan zikirmatiğe kadar her şeyin "Made in China" olduğu bir dünyada, kendi kimliğimizi korumakta zorlanabiliriz.

İlgili Haberler